Türkiye Yazarlar Birliği Şeref Başkanı Dr. Mehmet Doğan, “İstiklal Marşı, dünyada benzeri olmayan bir marş. Diğer ülkelerin marşları bir iki parlak cümle üzerine kurulmuştur. Halbuki İstiklal Marşı öyle değil. Arka planı çok derin olan bir metin.” dedi.
Doğan, AA muhabirine, İstiklal Marşı’nın Türkiye Büyük Millet Meclisinde (TBMM) kabulünün 97. yıl dönümü ve Mehmet Akif Ersoy’u Anma Günü olarak kutlanan 12 Mart öncesinde Ersoy’u ve İstiklal Marşı’nı anlattı.
Doğan, “İnanmış adam, vazife adamı, sorumluluk adamı” olarak tanımladığı Mehmet Akif’in, Osmanlı devletinin son dönemlerinde ve milli mücadele yıllarında İslam için çok önemli görevler ifa ettiğini söyledi.
Mehmet Akif, Baytar Mektebi’ni tahsil etti
İstanbul’un Fatih ilçesinde doğan ve bu çevrede büyüyen Mehmet Akif’in, pozitif ilimleri Baytar Mektebi (Veterinerlik Fakültesi), dini ilimleri ise müderris olan babası Tahir Efendi ile babasının arkadaşları aracılığıyla tahsil ettiğini aktaran Doğan, Akif’in Arapça, Farsça ve Fransızca bildiğini belirtti.
Doğan, Akif’in, 1908’de Sırat-ı Müstakim adıyla çıkarılan, 1912’den itibaren Sebilürreşad olarak yayın hayatına devam eden mecmuada şiirler ve yazılar kaleme aldığını, kendisine verilen birtakım devlet görevlerini de seve seve yerine getirdiğini bildirdi.
“Atatürk, Akif’i Ankara’ya davet etti”
Anadolu ve Rumeli’de başlatılan milli mücadelenin ardından Mustafa Kemal Atatürk’ün Akif’i Ankara’ya davet ettiğini ve bu davet üzerine Ankara’ya gelen ilk şair olduğunu dile getiren Doğan, Atatürk ve Ersoy’un karşılaşmasını şöyle anlattı:
“Mustafa Kemal Paşa’nın çıkardığı Hakimiyet-i Milliye gazetesinde Mehmet Akif’in Ankara’ya geldiği haber olarak çıkıyor. ‘İslam şairi Akif Bey Ankara’ya geldi. Çok hassas, ulvi, dini, milli konularda bilgi ve hassasiyet sahibi. Mücadelenin manevi cephesine katkı sağlayacak’ deniyor. Akif, 15 günlük bir yolculukla Ankara’ya ulaşıyor. Meclisin kapısında 24 Nisan 1920’de Mustafa Kemal Paşa ile karşılaşıyorlar.”
“İstiklal Marşı’mızda bir vatan tasavvuru var”
Milli mücadele sürerken ordudan gelen bir talep üzerine İstiklal Marşı’nın yazılmasının istendiğini, bunun için de bir yarışma düzenlendiğini ancak Akif’in bu yarışmaya katılmayı kabul etmediğini anlatan Doğan, şöyle devam etti:
“724 şiir bu yarışma için gönderilmiş ve bunlardan 6’sı seçilmiş ancak bu seçilenler de yeterli görülmüyor. Akif ile görüşülerek bu şiiri yazması için kendisi ikna ediliyor. Akif, bakıyor ki olacak gibi değil, kabul ediyor. İki gün içinde de yazıp veriyor. Benim kanaatim Mehmet Akif’in zihninde böyle bir şiir için hazırlık zaten vardı. Bir şiir yazacak öyle ya da böyle. İstiklal Marşı yarışmasına denk geliyor. Zihninde bunu taşıyordu. Milli şiiri yazmaya başladığında her yerde aklında bu var. Akif marşı teslim ettikten sonra bu bizim milli marşımız olmuştur. “
İstiklal Marşı’nın dikkatli okuyuculara birçok şey kazandırdığını anlatan Doğan, “İstiklal Marşı’mızda bir vatan tasavvuru var. ‘Bu ezanlar ki şehadetleri dinin temeli / Ebedi, yurdumun üstünde benim inlemeli.’ derken güçlü bir dini muhteva var. Bunun gibi güçlü ifadeler var bu şiirde. ‘Hakkıdır Hakk’a tapan milletimin istiklal’ derken ise dilde muhteşem bir düstur var. İki defa tekrarlanan tek mısra bu. Başta ve sonda. Bu bakımdan gerçekten çok etkileyici bir metin.” ifadesini kullandı.
Share this content: